Sağır Bir Kurşun...

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools

     

      Bazı biçimlerin değişim evresi olan hayatların, değişim evresi olmayan biçimsiz hayatlar kıldığı bilinir bu evrende. Her insanın aslında içinde yaşayıp da dışa vurmaya korkarken ifadelerinin hatalı ve yasaklı olduğu zamanlar. Geri dönüp ne yaptım ben diyemediğiniz ve asla diyemeyeceğiniz söylemlerinizin olduğu, biçimli olan o evrenin biçimsiz bir hayat kıldığı zamanlardır o anlar. Dilinizden, kendinizden nefret ettiğiniz zamanlar bi uçuruma bakarken hissettiğiniz o boşluğu yansıtır.

      Bir an biter bir an başlar ama devamı kaygısı içten içe kemirirken sözcüklerin bile anlam bulamadığı sebebi kendi olan o gölgelere içten bir selam duyurur. Kanatlarında yaşadığı her anı bilen kuşlar var mıdır bilmiyorum ama, gözyaşların da adı sevginin her dilde aynı olması gibi bir anlam ifade eder.

      Yetişebilecek bir dua, bir ses var mı diye çok defa sorar insan kendine, geçeceğine dair bir umuttur yaşamak işte... Fonksiyonlarını yitiren o evrede karşınıza çıkıp ne dile gelirse gelsin bi anda içinizin suskun olduğunu fark edersiniz. Tınısını bilmediğiniz o suskunluk aslında kendinize olan nefretin şarkısıdır ve siz duymadan yaşayamazsınız.

      Kutuya konular acılar bazen masal olur anlatılır ya, sadece çiçeklere su vermek tadında yaşadığın bir anlık mutluluğu temsil eder. Bir annenin saçını okşadığında aldığın haz kadar değerli ve kıymetli değildir susmak, yarının geç olduğunu düşünüp ben dilinle ifade etmek isterken kendini, sağır bir kurşun gibi ağır ağır düştüğünü hissedersin...

İşte öyle bir şey...

Sevginin Vücut Bulmuş Hali

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Bir sızıntı var hayatımızın içinde
Mutlulukla yüklenmiş ağırlığımızı bir anda mutsuzlukla bütünleyen
Ne olacaksa olsun artık dediklerimizin içine bakarken  
Suyun yüzeyine çıkan ölü hatıraları ruhumuzda pekiştiren
Değişir mi doğanın yaşamın ya da sevmenin gerçek anlamı?
 Samimiyetini unuttuğumuz aşkın tadı….
En samimi içten seven, o asi, kendini parçalayan ahmak sevişlerimiz.
Ne çok aşağılandı, ne çok hırpalandı…
Ama biz sevmekten vazgeçmediğimizi her geçen gün
Daha dipten daha kuytudan duyurduk kalbimize.

Sizi hırpalarcasına seven insanlardan korkmayın
Onların adı gerçeğin ta kendisi.
Tam anlamıyla sevginin, vücut bulmuş hali…
Pazarlıksız ve beklentisiz sevişlerine tutunun ,
Gözlerinizi kapatıp kendinizi bütünüyle teslim edin.
Kırılsanız da üzülseniz de yalancı baharları değil

Acı sevişlerin içinde gerçeği görürsünüz. 


İçimizde Barındırdığımız Ruhsal Zehir

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Ölümün içimizdeki dinginliği ne ilginç… Yavaş ve ağır bir biçimde boğulduğunu hissederek yaşama hissinin tıp dilindeki adı depresyon. Ama aslında yaşadığımız kısmi bir iç ölüm. Duygusal çöküşlerin yer aldığı, ruhani bir daralma ve git gide içinden çıkılamayacak karamsarlık sebepleri.

Tabi beynimizin yazdığı olumsuzluk senaryolarını da göz önünde bulunduracak olursak sonuç: Yaşamdan kopma isteği. Ölüm sessizliği her bedende öyle usulca gerçekleşir ki kişi dışında algısı kuvvetli olan hiçbir canlı anlayamaz. Dile dökülemeyecek kadar ağırdır içeride kopan fırtına. Kimisi çok sevmekten kimisi çok sevilmekten olduğunu düşünse de, asıl duyguları yaşayıp hisseden bilir.
Uykuları deliksiz bir hal alır, günlerce uyanmama isteği, yemek yeme gereksinimi bile tamamen uçar gider aklından. Ağır depresyonun uyanış evreleri neredeyse yok gibidir. Bağımlı olarak alınan beyin uyuşturucu haplar dışında dünyadan tam anlamıyla bağımsız ve kopuk bir hayat sürme evresine girmiş olursunuz. Ölüm sessizliğinin yansımalarını oluşturan beynimiz artık tamamen yaşam için gerekli tüm ihtiyaçlardan sıyrılmış bir tür canlıdan ibarettir. Kim bilir belki güzel olan tarafı da budur. Kimsenin seni aşağılamalarına alınmadan, insanların hatalarını görmeden ve en güzeli de kendi duygularına yenik düşecek bir şeyler bulmadan yaşamaktır. Tabi bu saydıklarımın hepsi ilacın etkisi bitene kadar…
Bu yüzden ilaca bağımlı yaşamak da en güzel yöntem haline gelmiş hepimizde. Çıkış yolumuz olmadığından en basit yolunun bu olması gerektiğine inandırılmışız. Kimse dinlemiyor, dinlese bile anlamıyor, sevgi ihtiyacınızı eskisi gibi karşılayamıyorsa, çözüm her daim en basite indirgeniyor.
Kim bilir belki de tüm depresyonu ortadan kaldıracak en güzel ilaç bayat bir balık ve birkaç damla süt…




Can Yakan En Kronik Hastalık Sevgi

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Sevgi acıtır mı? Adıyla bu kadar zıt bir kavram nasıl bu kadar can yakabiliyor? Sevdiğiniz ve değer verdiğiniz kadar yok olduğunuzu anladığınızda bir parçanız hep o köşede kalmadı mı?

Her kırılan kalp bir yerlerde bıraktığı acılarla bu denli beslenerek, hala ders almamışcasına sevmeye çabalıyor ne garip. Bir dünya dolusu insan sevgisi arasında en sevdiğinizin en değer verdiğinizin hatta ve hatta tüm hatalarınıza bir çizgi çektiğiniz insanların gözünde artık bir hiç olduğunuzu bilmek insanı daha ilkel bir acıtasyon içine sokuyor.

Oysaki yalnızlık bir zamanlar sahte de olsa kendimizi en iyi inandırdığımız dostumuzdu. Yalnız yaşamak, yalnız ölmek, yalnız yıpranmak... Bir insan bunların hepsini tek bir seferde alır elinizden ve sevgi çemberinin dışına çıkamadığınız o günlerde karşınızda o insanın ne denli hissizleşip ne denli kör olduğunu fark edersiniz. Onun unuttuğu herşeyi siz fark eder acısını da siz yaşarsınız, oysa ki o hala herşeyin ilk günkü halinden hiç bir ödün vermediğini idda etmektedir.

Soruyorum sayın hakim sevgi bu denli acıtabilir mi? Soruyorum sevgiden yoksun insanlar olmayan bir sevgiye bu denli açlık duyulur mu?

Bencil Sevgileriniz!

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools





Hüküm giymemiş ilişkilerinizi fırlatıp attığınız bu zamanda, hüküm giydirdiklerinize dönüp bakıyor musunuz acaba? Sevgi kavramı anlamını yitirmiş kalbinizde ama bi haber yaşayıp gidiyorsunuz işte…

Mutlu olmak mı amacınız yoksa çıkarlarınız mı? Sahte ilişkiler, sahte sevgiler sarmış dört bir yanımızı saf ve temiz ilişkilerde bile bi tarafın eli hep kirli. Neden sevmek konusunda bu kadar bencilsiniz? Ne zaman bencilce seven insanlar haline geldik? Sevmek karşılık beklemeden olan değil miydi? Şimdi ne değişti; karşınızdaki insan sizi mutlu etmediğinde siz sevmiyorsunuz, sizin için kendinden feragat etmesini bekliyorsunuz, egolarınızı tatmin etmediğinde çekip gidiyorsunuz. Bu sizin en bencil sevgi anlayışınız işte. Aslında siz sevmiyorsunuz. Kendinize ait olan kurallar içinde yaşadığınız bu şey sevgi değil “Çıkarcılık” . Neden hep aynı kısır döngü içinde dönüp durur bu ilişkiler anlayamıyorum.


Sizlerin sevgisi bu kadar ucuz mu? Kendinizi bu kadar aşağılayabilme kabiliyetini nereden buluyorsunuz merak ediyorum. Kadın ve erkek olarak ilişkiler konusunda profesör olduğunu idda eden bunca kişi aslında o kadar boş ki. 40 basamaklı bir merdiveni tırmanmaktan kaçınıp da bacaklarınıza eziyet edercesine tek seferde yukarı zıplamak istiyor gibisiniz. Hani bunda emek nerede bunda acı? Bacaklarınızın sızlaması mı? Gerçekten bi dönüp bakın aynaya sevgi kavramınız bu kadar aciz iken sizi taşıyabildiğini düşündüğünüz insana da bakmayı unutmayın. 

İster Kırıl / İster Üzül

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Kendi karmaşamızda kaybolduğumuz şu günlerde mutsuzluk diz boyu. Planlanan her şeyin hayatınızdaki insanlar için aslında bir hiç olduğunu kabullenmek zor bazen. Onca verilen emek bir hiçmiş gibi yok sayılması en büyük aşağılayıcı duygulardan biri.

En iyisi uzak durmak dedirten bariz cümleleri varsa hele ki... "İster kırıl, ister üzül" umurumda değilsin anlamına gelen bir çok sarf edilmiş kelime. Evet kırılmanız da üzülmeniz de onun umrunda değil. Onun hayatında bir zamanlar ilk planda olan sen, artık en son plandasın!

Vermiş olduğu sözleri yerine getirme ihtiyacı hissetmemesi de bu yüzden. Ya da neden bir insan veremeyeceği sözleri dile getirir işte asıl soru bu. Ama fazla sevilen ilişkilerde hep inançlı olan yıkılırmış. İnancınızı yitirmeniz için elinden geleni yapan birini görmeye başladığınızda son noktaya gelmişsinizdir onun için. Artık üzülseniz de kırılsanız da umurunda olmayacağınızdan sizi kırabilecek çok daha fazla şeyi yapabileceğine inanıyor demektir...

İstanbul'un puslu ve benim için aydınlanamayan sokaklarından merhaba...


Mühim Değil!

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Hadi bugün de düşün işin yoksa... En güzel zamanlarında büyük sıkıntılar çek. Her ayın başında geleceğinin planlarını tek başına bir mücadele ile düzenlemeye çalış. İstediğin bu muydu hayattan?
-Hayır.

Çevrendeki arkadaşlarını sahiplenen adamlar var etraflarında. Her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünen ve üzülmesin diye avazı çıktığınca herkese karşı dik duran adamlar. Ya sen kimsesizler gibi kimse tarafından benimsenmeden tek başına geleceğin için mücadele mi ediyorsun. Dayanıklılığını mı ölçüyorlar yoksa hayat yine mi sana oyun oynuyor. Herkes göğsünü gere gere anlatırken gelecek planlarını, sen susuyorsun.

Herkesin ikinci ailesi oluyor ve sahipleniliyorlar. Peki sen? İstenmeyen biri konumunda tek başına mücadele et biz fazlasını yapamayız diyenlerle mi karşı karşıyasın? Herkes hiçbir sorun sıkıntı yaşamadan geleceğini planlarken sen geceleri rahat uyuyamıyorsun ve en acısı da kimseye karşı dik durup istediklerinden emin olmayan biriyle dik durmaya çalışıyorsun.

                                                                      KOMİK!
Yinede Candan Erçetin'nin de dediği gibi "MÜHİM DEĞİL"...

SAKINCASIZ KADINLARIMIZ...

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools






Daha kaç anne babanın canı bu denli yanmalı bilmiyorum. Türkiye'nin bitmek bilmeyen bu açlığını artık kan da doyuramaz hale gelmiş. Kadınlarımızdan bedenen ve ruhen hep daha fazlasını bekler oldunuz. Kadınlarımız bir zamanlar sadece savunmasızdı gözünüzde, ama şimdi sakıncasız da bir hale gelmiş, yazık...

Büyük, küçük, yaşlı, genç demeden sakınmadan katlettiğiniz savunmasız bu canların hesabı burada olmasa da, elbet bir gün en ağır şekilde sizden sorulacaktır. 

Bunca gözyaşı, bunca ah sizin o 3gr et parçasına olan lanet olası zaafınız içinse eğer, asıl bu saatten sonra koruyun kendinizi kadınlardan. 

KADINLARIMIZ SAKINCASIZ DEĞİLDİR!

İZLERİ KAYBOLMAYAN ÇOCUKLUKLARIMIZ

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Sebebi kendimiz olan milyonlarca hikayeye sahibiz. Bir yerlerde bir zamanlar unutulmasını istediğimiz “peki“ lerimiz var. Sessizce elimiz çektiğimiz hayatlardan bi haber devam ettiğimiz hikayelerimiz var… Geçecek diye kendimizi avuttuğumuz bir yığın zaman dilimi…

Döndüğümüzde geçmişten bir parça bile bulamadığımız insanlar haline geliriz. O şehirde dolu dolu o duyguları siz yaşamamışsınız gibi… Rengarenk uzanan yardım ellerini bulamazsınız artık. Ama bir şekilde durdurduğumuz kelimeler, unuttuğumuz hisler var. Çabalarımızın boşa çıkacağını bile bile birbirimizi avuttuğumuz saçmalık yığınları.


Birinizden biri konuşmaya başladığında, iki taraflı yüzleşmenin verdiği acının hızıyla o yaşanan koskoca zaman dilimi yer çekimine yenik düşer. Sırtını dönüp giderken zaman kavramının anlamını yitirdiği küçük bir buluttan düşer her şey. Artık kimse kimseyi merak etmediği gibi sadece özlemlerini okuduğumuz eski bir dost haline gelir gözünüzde. Şimdi artık ayrı nehirlerde can bulan çocuklar gibiyiz. Fazlası değil…


TANRININ SOYKIRIMI

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools



Soykırım kesilmiş tanrı şehrime,
Ağlayan, canı yanan kulların gözyaşları tenimde.
Kan revan içinde şimdi çiçek kokulu bahçelerim,
Sevdiklerine yaktıkları ağıtlar, göz kapaklarını kapatıyor yine.

Puslu görünümdeki bulutlar kül gibi,
Kar tanecikleri kadar hafif, bir o kadar serin.
Mezar yeri bulamadığımız topraklar, taş gibi,
Kabul edemedi bu kadar hüznü, kederi.

Tek bir rüzgarı daha beklenirken tanrının,

Kavramını yitirdiği bütünlüğü en dibinde sahil kıyılarının…


GÜNÜMÜZÜN GELİŞEN ACISI

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Kışın en güzel soğuk havası bu olsa gerek. İstanbul üzerinde sabah saatlerinde siyah bulutlar ve güne başlamak için çabalayan koşuşturmacalarımız. 

Serin bir soğuk eşliğinde ayılmak için sabahın bu saatinde yediğimiz soğuğun haddi hesabı yokken, iş başı yapmak daha da zor geliyor. Sıcak demlenmiş bir çay, birde az önce gelirken aldığım fırından yeni çıkarılmış, tazecik, 25 krş. zam gelmiş simitlerim. 

Bu güne dair olan tüm iyi insiyatiflerim de onu duyduğumda bitmişti oysa ki... Bu kadar zaman geçmesine rağmen geçmişten günümüze her şey değişti bir tek zam üstüne eklenen zamlar kuruşu kuruşuna değişmedi. Yazık ki bu şehrin insanları son bir kaç senedir suskunluğa büründü. 

Bir ayyaşın çapulcu tabanları inim inim inletti, politikayı ve haberleri, ama zam getirmekten ısrarla utanmayan politikacılarımız gündemde kalmaya devam ediyor. Eskiden millet olarak bu kadar bencil yaşamıyorduk... Birdik, birliktik, şimdi ise sadece kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir toplum. İşte bu yüzden de baştaki adamlar umarsızca hareket edip kimseye acımadan zam yapmaya el altından para sızdırmaya devam ediyor. Bizde o aptal kutusuna bakıp bakıp kendi suskunluğumuzu ekranlardan izliyoruz...



İNSANLARI SOĞUK ŞEHRİMİN

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools






Şehir soğuk, karanlık ve beyaz. Tatlı bir ürpertiyle güne başladı geceden kalma insanları. Hep bir koşuşturmaca, telaş içindeler. Kalın ve yünlü kostümlerinin altında, soğuktan korunabilmek adına koşuşturup duruyorlar. 

Şairleri gece uyanık olur bu şehrin. Tren raylarının bile gece yarısı soğuk rüzgar ile beraber olduğu gecelerde, şairleri yalnızdır bu şehrin. Her şairin derdi, acısı, mutluluğu bambaşkadır. Binlerce kelime dökerler sayfalara... Bu şehrin sabahında ise insanları yeni güne alışmaya çalışırken, şairleri yorgun düşer. Ahşap bir masanın üzerinde, ellerinde bir dolma kalem. ince bir kağıdın üstüne serip bırakırlar rüyalarını. Şairler sessiz severler, üstü örtülü bir dünyanın içinde, en tutkulu ve en acı aşkları tadarlar. En sonunda mı?

 HER GİDENİN ARDINDAN YAZMAYA DEVAM EDERLER....


MİNİK AYAKLI TOHUM

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools



Un ufak ayaklarını soyup, çıplakça boyaya batırdım. 

Yürümeye başladığında, hayatımın tam orta yerine, adım adım izlerini bıraktı. Olgusunu bilmeden soluduğu dünyanın havası, onu zehirler diye korkardım. Minicik parmaklarının kıvrımları deli fırtınalar estirdi ruhumda. 

Henüz aydınlanmamış dünyası, bir kaç parça nedenini bilmediği gözyaşları vardı. Oysaki gülüşü, huzurun, umarsızlığın habercisinden bahseder gibiydi... 

Bembeyaz tenine değen en ufak detaylar, al al delil bırakırdı. Gözlerinin içindeki tanımamışlık, bilmemişlik bakışları, acıma duygumu tetiklerdi ruhumda. Oysa o her geçen gün yaşayıp tecrübe edeceklerinden bi haberdi. Biliyordum aslında; her geçen gün koşup yürüyecek, düşüp kalkacak ve her canı yandığında, ufacık bir öpücükle iyi olacaktı.

                                         

AMA ŞİMDİLİK.

UNUTULMAYAN HİKAYE, YARIM KALAN GÜVEN

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools




Hepimizin unutulmayan hikayeleri, yarım bırakılmış güvenleri var elbet bir köşede...

Şimdilik şu köşede dursun da, yeni gelen hikayeleri yaşayalım dediğimiz. Bir gün bir umut insafa gelirler de, hatırlanırız diye beklediğimiz.

Kadın olmak zor değil aslında... Hata her daim gidene aittir bence. Siz yıllarca kendinizden ödün verdiklerinize bir köşede ağlayıp dururken, aslında çoktan unutulmuşsunuzdur karşı taraf için. 

Önce kendi kişiliğimizi kabullenmemiz gerekiyormuş aslında. Her şey bitip gittiğinde, tüm kızgınlığımız verdiğimiz onca emek için olmamalı.Geride bıraktığınız koskoca zaman kaybı için üzülüp, köşenize sinmek yerine, ayağa kalkıp yeni hayatınız için radikal kararlarınıza sarılıp güçlenin.

Hayat sisi seviyor olamasa, inanın bana içinde bunca yıl barındırmazdı. Unutmayın, el kaldırdığınız her şeyin arkasında durup, cezasıyla bile gerekiyorsa yüzleşmelisiniz. Kendinize karşı ne kadar dürüst olursanız o kadar az acı çekersiniz.


HAYATLARINA SENARYO YAZAN İNSANLAR

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools



Çamurlu ceketler giymeyi seven herkes, hayal dünyalarında var ettikleri benlik içgüdüsüne özel bir inanç geliştirmiş.
Kendilerine yazdıkları senaryo içerisinde yapayalnız yaşamayı kabullenmiş ne dolu insanlar olduk biz? Ne kadar zamandır iç dünyamızı bu kadar aşağıladık? Güven kaybı hayatımızın her anında var olan bir histi, ancak kimse ama hiç kimse bu kadar basit ve avam bir hayat yaşamıyordu.
Ne oldu görgü kurallarınıza?
Nerede o alçak gönüllü kişiliğiniz?
Hep mi sizi buluyor zor ve sıkıcı günler?

Zorluk tüm insanlık için var olduğumuzdan bu yana vardı. Ancak bin bir türlü karakterlerde maske takınıp çıkmazdık sokaklara. Sahte olduğunu hissettiğimiz kimseyi benimsemezdik. Şimdi ise maskesiz masaya oturmaz olduk. Kartlar hep kapalı, özel bir tarz ile gizlemeye çalıştığımız gerçek karakterlerimizi de yok ediyoruz.

Senaryosunu kendinizin yazdığı o hayatlar da bir gün “KESTİİİİİİK” kelimesini sizde duyacaksınız. Hazır ışıklar yanıyorken özünüze dönmeyi unutmayın.

  HİÇ DEĞİLSE AKILLARDA KARAKTERİNİZLE” kalırsınız.


KEYİFLİ PAZARTESİLER

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Keyifli bir hafta sonu daha bitti. İş başında olmanın da ayrı bir keyfi var tabi. Ancak kış soğukları yerini sanırım bu hafta kara bırakacak.
Buz gibi iliklerime işleyen bir soğukla uğraştım bu sabah. Birkaç gün içerisinde kar bembeyaz bir ipek örtecek yollarımıza. Hafta sonunun en güzel hallerinden biri ise sevdiğim adamın ve pozitif enerji veren arkadaşların mükemmel sıcaklığıydı. Bir “Monopoly” ancak bu kadar keyif eşliğinde onanabilirdi.
Bu hafta iş koşturmacası içerisine girmek bile güzel bir hafta sonunun ardından hiç zor olmadı. Bizi seven insanlarla geçirdiğimiz tüm huzurlu dakikalar hayatımıza bu kadar olumlu yansıyor işte. Ne pazartesi sendromu kalıyor ne de depresif bir ruh hali. Özellikle sizi her halinizle kabul eden bir adamın bir ömür hayatınızda bulunması dileği ile.

Mutlu bir pazartesi sizin olsun…



ANDIRAN OTU SATIRLARI

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools

Bazen gerçekten bencilleşebiliyoruz. Her insanın kural ve kaideleri var evet kabul ediyorum ama bazen bunların sınırlarının zorlandığını da düşünüyorum.
Bu yüzden defalarca farkında olmadan kırdığımız insanlar ve edindiğimiz düşmanlar birikiyor. Kimisi bunu tam anlamıyla saflığından, kimisi ise egolarının ağır basmasından dolayı abartabiliyor. Oturup bir düşünmek gerek bazen, sevdiklerimize bu kadar değer verirken farkında olmadan kaç defa kırdık diye.
Güzel bir adam var sözleriyle içime işleyen bugün de ondan bir gün olsun dedim…
Kadıköy sokaklarında,
Bir mor kurdela ,
Kapı Saçaklarından ufacık mumlarla,
Gemi sireni edasında,
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir adam…

Sözleri, edaları, efendiliği ile hak kazandığı kadarını insanlarla paylaşan. Ruhundaki küçük çocuğu, şu yaşında en uslu haliyle yansıtan. Andıran otu adlı kitabının sözleri hala aklımda.  Kadıköy sokaklarında ismini yaşatan tek adam Cenk Taner bugün aklımda olduğun için teşekkürler.

TAHTA KADIN KOLEKSİYONU

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Üç , dört gece uykusuz kalarak unuttuğu kadınları vardı onun. Kısa kısa dönemlerde, dolu dolu aşklar yaşamasına rağmen, alışamadığı binlerce beden.

Kimisini bir şiir paragrafında, kimisini ise bir deniz kıyısında tanıyıp sevmişti oysa ki. Ama ilk yıpranışı o kadar ağırdı ki unutamadığı kadının üstüne örmek istediği suçlardı onlar aslında. 
Usul, ince, zarif ve şımarık kadınları severdi hep. Tek alışamadığı ise yalanlarıydı. Onun için tek doğru, ilk tanıdığı kadından ibaretti. Ama o kadın bile bir tek yalanla gitmişti.

Şimdi alışmalıydı bu tahta kadınlara ve tatmalıydı sancılarını. Yatağına yüklediği parçaları kırık kadınlar artık yalnızca bir koleksiyondan ibaretti onun için. Her gece susup gömüldüğü yorganı ve uzun parmaklı ayakları titretse de bedenini soyutlanmıştı gerçek aşktan...



ACININ UYANIŞI

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Umutları bambaşka bir adam vardı karşımda... Sessiz sedasız durgun bir hayatın gece karmaşasında kendini mutlu hisseden. Büründüğü kılıftan sıyrılıp hırçınlaşmaya devam etmeye başladığını görememiştim. Oysa ki artık hazmedilmiyor olmak tek oluşumuydu hayatımda.

O andan itibaren ait olmadığım kavramlar çerçevesi içerisinde büyütmeye çabaladığım sevginin de kaybolduğunu ve her geçen gün içten içe hırpalandığını fark ediyordum. Her gün bir kat daha artan kavgalar yalnızca bedenime değil ruhuma da zarar veriyordu.

Hırçınlaşmaya başlayan duygularımız, dört duvar arasında sıkıştırmaya başlıyordu bizi. Kaçış yolu tek kurtuluşumdu ama görmek istemiyor olmak daha kolay geliyordu. Zoru seven bir yapıda uzun dönemli sabredişler sonrası ufak ufak uzaklaştım. Her gidişim bir geri dönüş her dönüşün bir eksisi oldu bana.

Bitiremediklerimi de en sonunda bitirdim. Gittiğim yerden açılan yaraları kapatmak zor olsa da sonunda en güzel morfini sundu hayat bana. Tek bir vuruş ile etki ettiği tüm hayatımsa artık tam anlamıyla yolunda.

Unutmayın her ızdırabın bir mükafatı olur ve bir ömür sizi güçlü kılar...

KOZASI KARANLIK TIRTIL

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools


Kozadan yeni çıkmış bir tırtılın adım adım ilerleyen yolculuğunu gördüm, tıpkı sana benziyordu. Etrafındaki yeşilliklerin güzelliğine kapılmış, incecik dallarında yavaş yavaş süzülüyordu.

İyimser bir edası vardı ve pozitif bir ruhu. Her kımıldadığında herşey onunla hareket ediyordu sanki.

Düşünüyorum da... tek farkın senin tüm yürüdüğün dalların çatlaklarında sendelemekti. Her adımda daha da ürkek bir hale geldin Şimdi ise eşeleyip oluşturduğun kovuğunda güvende hissediyorsun. Ancak etine işleyen kırıklar, azabında boğulmana ve dünyadan soyutlanmana neden oluyor. Upuzun bir geçmişin dalları ardında bıraktığın sen, karanlık bir dünyada huzur arayabilecek kadar aciz kalmış.
         "YAZIK"...

                                                                     

GECE/GÜNDÜZ SAAT 06:00

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools



Sabahın 6'sında işe yetişmek için uyandığımda, karanlık havanın bu denli enerji dolu bir güne sürükleyeceğini tahmin etmezdim beni.

Metronun sakinliği güzel ve keyifli bir günün habercisiydi sanki. Kulaklığı taktığımda her müziğin tınısı ayrı bir keyif veriyor ve sevdiklerim için hafta sonunda yaptığım herşey mutlu ediyordu. Koca bir cumartesi ve pazar deli gibi yoruldum, hatta uykusuz bile kaldım ama umurumda dahi değil.

Yaşantınızda sizi bu denli güzel seven bir adam ve kıyamadığınız huysuz ama tatlı bir dostunuz varsa uykusuzluğa da yorgunluğa da değer bence. Şimdi iş başına koyulmanın vakti geldi ama öncesinde keyifli bir sigara içip iş arkadaşlarımın yeni gününü "GÜNAYDIN" kelimesiyle kutlamam gerekiyor.

Hepinize iyi sabahlar ve bol kazançlar dilerim. Keyifli bir gün olsun "HEPİMİZ İÇİN"...






AYNANIN IZDIRABI

Free SEO Tools



Göründüğünden farklı yüzler...

Suyun bile bulandığını fark etmezler. Hep bir ah yüklüdür alınları... Ne söylediklerini işitirler, ne işittiklerinden haberdirler.

Gün ışında parlak yüz ifadeleri mutlu ve iyi görünse de, etlerinde verdikleri acının kokusunu duyabilirsiniz. Bu döngü en başından beri böyleydi. İnsanoğlu huzur içinde yaşamaktan rahatsız bir yapıya sahip olduğundan, ızdırabı seven bir kesim haline geldi.

Değiştirmek mümkün olur mu diye sorarsanız hayır değişmeyecek çünkü huzurlu olmak katlanılmazdır çoğu zaman. Hüzünler, terk edişler, yalanlar vb.. birçok şey iyinin kıymetini bilmemiz adına oluşturulmuş birer tecrübe. Hayatlar kişilerin kendisi tarafından tasarlanıyor olsaydı ne olurdu diye düşünürsek, muhtemelen yaşadığımız dünya savaştan kurtulmazdı.

Hepimiz aslında beklediğimiz infazımız için isyan ederek yaşıyoruz. İnfazımızı belirleyen kadere inkar gibi yaşıyoruz. Zor bir dünyayı daha da zorlaştırma kavramı da denilebilir buna.

Şimdiye kadar kim galip oldu bu durumdan? Hiç kimse... Ya eceliyle infaz edildi ya da kendi infazına bile bile lades.
Yaşamanın kıymetini bilin unutmayın ki hiçbir kötülük infaz vakti sizin için geldiğinde kimseye bir faydası olmayacaktır. Her aynaya dönüp baktığınızda  hayatınızda bir kısmı nasıl parçaladığınızı yüzünüzde göreceksiniz.






VEDA TATİLİ

Hiç yorum yok :

Free SEO Tools



Umutlarınızı yitirmeniz bazen yıllar alır. Özlemleriniz onca seneleri bulmuş olsa bile...

 Birlikte kurduğunuz hayaller, kısa bir konuşma sonrası ufacık bir toz bulutu haline gelir.  Suskunluğunuz gelecek ayrılığın habercisi gibidir. Hayatta hep bir umut inandığınız insanlar bile söz taneciklerinde yok eder sizi.

İşte tam bu sırada bir valiz ve ufak tefek hatıralık eşyalarınızı da alır, yeni yeni tanımaya başladığınız şehrin insanlarına da "HOŞÇAKAL" dersin.  Yoksun kaldığımız onca özlem, karşılıklı bitmiştir artık. Hangimizde daha önce bittiğinin ise en ufak bir anlamı kalmamıştır.



SONSUZA GİDER GİBİYİZ

Free SEO Tools




Soyut olmak gibi yaşamak bazen... Sonsuzluğa açılan kapılardan geçer gibi bir anda hiç olmamış olmak. Tohumlarını topladığın ağacın yeniden yeşerip besin verebileceğine inanmak.

Koyu gri bir gömlekte bembeyaz dikkat çeken kol düğmeleri bazen sizin de canınızı yakmıyor mu?
Her gördüğümde lanet ediyorum bu saf ve temiz hayatı griye çeviren herşeye. Nedensiz yere hiçe sayılan iyilikler, boş yere kırılmış ve tamiri olmayan kalpler diyarına dönüşüyor bu duvarlar.

Koskoca dünya, neden ve niçin sığamadığımıza dair hiçbir fikrim yok. Kopuk kopuk hayatlar; tahta bacaklı bir sandalyenin bizim külfetimizi ne kadar taşıyacağına bağlı işte... Uçsuz bucaksız bir yolda yürür edalarında yaşam tarzları dikkatimi çekiyor bazen, içten içe gülümsüyorum.

Garip olan tek şey sahip olduğunuz bunca mülk, kılıfına uydurup edindiğiniz tarz kıyafetler tek bir musalla taşının sizi taşıması için bile olsa da fazla değil mi sizce de?




İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *