Üç
, dört gece uykusuz kalarak unuttuğu kadınları vardı onun. Kısa
kısa dönemlerde, dolu dolu aşklar yaşamasına rağmen,
alışamadığı binlerce beden.
Kimisini
bir şiir paragrafında, kimisini ise bir deniz kıyısında tanıyıp
sevmişti oysa ki. Ama ilk yıpranışı o kadar ağırdı ki
unutamadığı kadının üstüne örmek istediği suçlardı onlar
aslında.
Usul,
ince, zarif ve şımarık kadınları severdi hep. Tek alışamadığı
ise yalanlarıydı. Onun için tek doğru, ilk tanıdığı kadından
ibaretti. Ama o kadın bile bir tek yalanla gitmişti.
Şimdi
alışmalıydı bu tahta kadınlara ve tatmalıydı sancılarını.
Yatağına yüklediği parçaları kırık kadınlar artık yalnızca
bir koleksiyondan ibaretti onun için. Her gece susup gömüldüğü
yorganı ve uzun parmaklı ayakları titretse de bedenini
soyutlanmıştı gerçek aşktan...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder